Kızgınlık = Öfke
Kalbe zarar kızgınlık olur mu ? Aşık olmak varken . Üç kere derin nefes al – ver. Kızgınlıkla kırdığımız insanlar, kırıldığımız zamanlar elbette olacak . İnsanız.. ! İnsan bedenin en doğal duygusudur öfke, diğer bir deyimle kızgınlık . İnsandan insana değişir. Karşısında durabilecek en etkili silah, hoşgörü ve sabırdır. Kızgınlığınızı ne kadar tolere edebiliyorsunuz? Hiç düşündünüz mü? Günlük yaşamınızda gün boyunca kaç kez kızarsınız? Kaç kez burnunuzun kanatlarını kızgınlıkla sonuna kadar açar, kaşlarınızı çatarsınız? Yaşamınız boyunca kızgınlıkla avazınız çıktığı kadar kaç kez bağırırsınız? Çoğu kez gereksiz kızgınlıklar yaşarız elbette bedenimizde. Kızgınlıkla kaybedilmiş maddi ve manevi sayısını bilmediğimiz ne çok değerlerimiz vardır . Kontrol altına alamadığımız, kızgınlıklarımızın sebebiyet verdiği hayatımızdan kayıp gidiveren kazanımlar. İnsanız işte ..! İnsanlık hali der geçiştiriveririz. Bir söz vardır ; Öfkeyle kalkan , zararla oturur. Kendini bilen insan, kendini kontrol edebilen kendine hakim olan insandır. Kontrolsüzce yaşanan öfke patlamaları beraberinde bir dizi hastalığı ruhunuza ve bedeninize yapıştırıverir. Kaybettiğiniz, insanlar ise cabası.
Şema Tebriz’i der ki…! Kızgınlık çok gürültülüdür , oysa kırgınlıklar kadar da sessiz .
Gürültünün en büyüğü kendi içimizdedir. Hiç gereği yokken , kendimize verdiğimiz zararın haddi, hesabı yoktur. Hele ki içimize hapsedip biriktirdiğimiz kızgınlıklarla içimizde kopan fırtınalar, kendimizi korumaya aldığımız veya değerli kıldığımız düşüncesiyle gün yüzüne çıkan öfke patlamaları , ömrümüze ziyan değil midir? Öfkeyi tümüyle ortadan kaldırmak mümkün olmasa da bu duyguyla yapılan davranışları kontrol altına alabilmek çok önemlidir. “Ne oldu da ben öfkelendim, beni kızdıran neydi?” Bedenimize yaşattığımız her öfkenin ardından bunu kendimize sormalıyız. Her insan nefes aldığı sürece elbette öfkelenir, öfke duygusu yaşamak anormal bir durum değildir. Paylaşmadıkça ortadan kaybolmasıda ne yazık ki mümkün değildir. Kalbini kendimize yakın hissettiğimiz insanlarla olduğunca karşılıklı paylaşılmalı , ya da bedenimize kızgınlık ateşleyen ortamlardan ve insanlardan uzaklaşılmalıdır. Zaman içinde bitmek bilmeyen öfkeler zamanla azalır ve yok olur. Ani öfke patlamaları, yanlış sonuçlar doğuran duygu davranışlarıdır. Bol bol kalp kırılır, telefisi olmayan hatalara sebebiyet verilir. Öfkeyle alınan ani kararlara, istemeden dilimizden dökülen sözlere dikkat edilmeli , geri dönüşü olmayan fevri davranışlardan kaçınılmalıdır. Mevlanın güzel bir sözü vardır ; Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur. Önüne geçilemeyen öfke patlamalarınız var ise , elimizden olmayan bir sebep oluşturuyorsa, uzmanlar tarafından destek alınmalı ve kesinlikle tedavi edilmelidir. Uzun hayat yolculuğuna sığdırdığımız, küçücük yaşamlarımızı karartmamalı, ne kendimizi,ne ailemizi, ne de dostlarımızı üzmemeli ve kaybetmemeliyiz. Öfkenin kazananı yoktur. Hayat mücadele gerektirir. Günümüz toplumlarında şiddete dayanan öfke patlamaları hızla artmaya devam etmektedir. Değişen dünya düzeninde ve toplumun değişen dengelerinde tahammülsüzlük artık had safhadadır. Kadına şiddette, siyasette, ekonomide, sosyal yaşamda öfke sınır tanımamaktadır. Toplumların, öfkeyle doldurulmuş kavgalara değil, üretimlere ve üreten beyinlere, en önemlisi de sevgiye ihtiyacı vardır. Öfke, aklın alevini söndüren büyük bir rüzgârdır. Önce kendi kızgınlığımıza dur demeli , ışığımızı söndürmesini izin vermemeliyiz. Öfkenize hükmedin…!
Sabırla … Hoşgörüyle… Sevgiyle…
Kadriye Ciritci Yazar ✍️