Gül Ve Ateş Medeniyeti’nin Kadim Mücadelesi
Dünya var olduğundan beri insanlık hep bir mücadele içerisindedir. Biri taraf Hakk’ın mücahitleri, diğer taraf ise Batılın bataklığına zihinleri sıvanmış sapkın şahıslar. Bu kadim mücadele Hz. Âdem ve şeytan arasında başladı. Daha sonra Habil ve kabil, Nemrut ve Hz. İbrahim, Nuh peygamber ve inkârcı kavmi, Hz Yusuf ve tapınakçılar, Hz. Musa ve firavun, peygamber efendimiz Hz Muhammed (sav.) ve müşrikler gibi. Bu mücadele iki taraf içinde kıyamete kadar devam edecektir.
Yakın tarihimize baktığımızda bu bir asır içerisinde iki dünya harbi, bölgesel savaşlar ve iç savaşlar gördük. Ne yazık ki çoğu bizim topraklarımız ve gönül bağımız olan coğrafyalarda gerçekleşti. Tıpkı 11. Yüzyılda başlayan haçlı seferleri gibi hala batıl tefekkürlüler doğu medeniyetine saldırmaktadır.
1. Dünya Harbinden sonra İslam coğrafyası Batıl tefekkürlüler tarafından taksim edildi. Yan amaçlar olabilir ama nihai amaç arz-ı mevud’u gerçekleştirebilmek. Onun için imparatorluğun tasfiyesi gerekliydi. O zamanın gençlerini kendi ağlarına balık gibi takarak bunu başardılar. Bir istiklal harbi verdik lakin uzun bir süre kendi kabuğumuza hapsedildik.
Bu süre zarfı içerisinde İslam ülkelerine baktığımızda İsrail güdümündeki Amerika ya da Rusya’nın tahakkümü altında kaldığını görürüz. Ses çıkarıp bu menfi çarkı durdurmaya çalışanlar oldu elbette tıpkı Kaddafi, Suudi Arabistan kralı Faysal Abdülaziz ve daha niceleri gibi. Ama ya birileri tarafından galeyana gelmiş sözde arap baharı yandaşı olan halkı tarafından linç edilerek öldü ya da yalnızlaştırma politikasıyla etkisiz hale getirilerek suikast sonucu öldürüldü.
Bu batıl tefekkürlüler darbeler, isyanlar, suikastlar ve terör örgütleri ile doğrudan müdahale etmeden dizginleme yolunu çoğu kez kullanmıştır. Ülkemize bakacak olduğumuzda Menderese yapılan darbe, Özal’a yapılan suikast, Erbakan’a yapılan siyasi darbe görünümlü askeri darbe, Yazıcıoğlu’na yapılan suikast ve dönemimizde Erdoğan’a yapılmak istenen fakat başarısız olan darbeler, suikastlar, isyanlar, savaşlar vardır.
Darbeler ve isyanlara bakacağımız zaman ekonomik darbeler ve medya yolu ile manipüle edilen provoke eylemler göze çarpmaktadır. Zira Siyonist lobilerin elinde olan sarı, yeşil ve beyaz kâğıtlar sayesinde dünya Gizli Dünya Devleti (Güçleri) tarafından yönetiliyor.
Bugün Birileri bizim orada burada ne işimiz var diyorsa bilin ki ya akli olgunluğa ulaşmamış ya da karşı tarafın uşaklığını yapıyordur. Mesele ümmetin bekası ama ne hazindir ki bunu idrak edemiyorlar.
Neden Ortadoğu’da ve İslam ülkelerinde karışıklık oluyor?
Çünkü birileri Gül ümmetinin güçlenmesini istemiyor. Onun için Şii- Sünni çatışması var. Birileri böl parçala yönet taktiği uyguluyor.
Sovyet Rusya’ya karşı kurulan NATO neden Sovyet Rusya yıkıldıktan sonra dağılmadı?
Çünkü savaş daha yeni başlıyordu. Kendi aralarındaki çekişme bitmiş şimdi asıl tehdit olarak görülen, ortak düşman olan İslam coğrafyasına saldıracaklardı. Bunun için birkaç sözde terör eylemi ve sözde Müslüman terör örgütü, kamuoyu oluşmasına kafiydi. Afganistan’la başlayan işgal Libya, Suriye, Irak gibi ülkelere de sıçradı. Demokrasi götürmeye giden(!) NATO şemsiyesi altında Bir ABD görülüyordu.
Avrupa’da da İslam düşmanlığı vardı. Bosna Hersek’teki Srebrenitsa soykırımı en büyük örnek. Dünya sessiz kalmayı tercih etti. Çünkü Müslümanlar düşmandı. Dünyanın doğusuna baktığımızda da bir soykırım daha görüyoruz. Çin zalimi Doğu Türkistanlı Müslümanlara bin bir türlü işkence uyguluyordu ve öldürüyordu. Aynı olay Kudüs’te Filistinlilerin başına da geldi. Ve gelmeye de devam ediyor.
Batıl Tefekkürlü ateş medeniyeti mensupları yapacaklarını gayet iyi biliyorken neden İslam ülkeleri (yöneticileri) farkına varıp idrak edemiyor. Zira ihtilafa düşen iktidardan da düşer. Bizler böyle bir zamanda; Bir olacağız, ümmet olacağız, hatta biz, biz olacağız ki kefere ve keferenin yandaşları bizi bölmeyi bırakın, bölmeyi tahayyül etmeye bile cür’et edemesinler.
Unutmayalım ki, “Yarının dünyasını Gül Ümmetinin neferleri inşa edecektir”.
Yusuf SEZER